Bir Danimarkalı kadar mutlu olmak mümkün mü?

Şimdi gözlerinizi kapatın ve dışarıda dondurucu bir soğuk olduğunu düşünün. Durun! Henüz gözlerinizi açmanın zamanı gelmedi. Şimdi zihninizde yarattığınız soğuk hava algısına inat, kendinizi yumuşacık bir battaniyenin altında, elinizde en sevdiğiniz sıcak içecek ve yanınızda en sevdiğiniz insanla çıtır çıtır yanan şömine alevine bakarken hayal edin.

 

Yazan: Güney MERMER

Şimdi gözlerinizi kapatın ve dışarıda dondurucu bir soğuk olduğunu düşünün. Durun! Henüz gözlerinizi açmanın zamanı gelmedi. Şimdi zihninizde yarattığınız soğuk hava algısına inat, kendinizi yumuşacık bir battaniyenin altında, elinizde en sevdiğiniz sıcak içecek ve yanınızda en sevdiğiniz insanla çıtır çıtır yanan şömine alevine bakarken hayal edin.

Nasıl? Şu 30 saniyelik hayali resim bile insanın içini sıcacık yapmaya yetiyor değil mi? İşte bu yumuşacık ve huzur veren duygunun Danimarka dilindeki ismi: Hygge. Türkçede tam bir karşılığı olmasa da, hayatın içindeki naif, güvenli ve samimi güzelliklerden mutlu olma sanatı olarak tanımlayabileceğimiz hygge (Danimarkalılar “huggah” şeklinde telaffuz ediyorlar) gerçek mutluluğun anahtarının tüketim olmadığını dünyaya bir kez daha ilan ediyor.

Mutluluk dediğin mühim mesele!

Yıl boyunca doğru dürüst güneş yüzü görmeyen, yılın en az 6 ayı kar yağışına maruz kalan ve dünyanın gözünde depresif bir imaja sahip olan nordik ülkelerde işler aslında pek de zannettiğimiz gibi değil. Mutluluk olgusunu hayati bir sosyal mesele olarak değerlendirmesi bir yana, bu konuda araştırmalar yapması için bir Mutluluk Araştırma Enstitüsü kuran Danimarka devleti, “Dünyanın en mutlu ülkesi” unvanını kaptırmamak için var gücüyle çalışıyor desek yeridir!

Kadrosunda antropologlar, sosyologlar, psikologlar; ekonomist ve siyaset bilimcilerin bulunduğu bu enstitü, Danimarka vatandaşlarının mutluluğuna mutluluk katmak için bir “Hygge Manifestosu” bile yayınlamış. Bu 10 maddelik manifestoya göre, hygge felsefesine uygun huzurlu ve ruhu ısıtan mekanlar yaratmak için şunları yapmanız gerekiyor:

Atmosferi güzelleştirin:

Evinizde hafif loş ve sıcak renkte ışıklar kullanın ve mümkünse ortamı mumlarla aydınlatın.

Anda kalın:

Son yıllarda yer gök “mindfullness” olmuş, insanlar anda kalabilmek için yoga / meditasyon sınıflarına yazılıp konuyla ilgili kitaplar deviredursun, sevgili Danimarkalılar bu anda kalma işinin herhangi bir tekniğe bağlı olmadığını düşünüyorlar. Zaten hygge felsefesinin temelini de bu basitlik ve sadelik oluşturuyor. Bu yüzden hygee ritüeliniz boyunca ekranlardan uzak kalarak sessizliği ya da iç sesinizi dinlemeye odaklanmanız yeterli.

Sevdiğiniz insanlar / şeylerle kaliteli zaman geçirin:

Sevgiliniz, dostlarınız ya da ailenizle geçirdiğiniz vakitler boyunca o vaktin hakkını vermeye çalışın. Onlara sorular sorun, anlattıklarını can kulağıyla dinleyin; kısacası sevdiklerinizle “bir olma” halini sonuna kadar yaşayın. Eğer yalnızsanız sevdiğiniz bir film, bir kitap ya da evcil hayvanınızla da bu kaliteli bütünleşme halini yaşayabilirsiniz. Dediğimiz gibi hygge felsefesine göre önemli olan “bir” ve “tam” hissetmek!

Eşitliğe önem verin:

Hygge felsefesine göre, sevdiklerinizle bir araya geldiğiniz anlarda “ev sahibi – misafir” gibi rollere hiç izin yok! Yani her şeyi imece usulü yapmak ve iş dağılımında eşitlikçi olmak vazgeçilmez.

Minnet duymaktan vazgeçmeyin:

Sadece büyük kazanımlar için değil, o an yediğiniz kek için; aldığınız nefes için ya da kanepede uyuyan eşinize bakıp şükredin. Bu şükür seansını günün her anında yapabilirsiniz!

Akışa uyum sağlayın:

İçinde bulunduğunuz toplumla ya da mekanla mücadele içine girmeyin. Kibir, hırs, ego ve gösteriş gibi davranışlar yerine, değiştirmek istediklerimi hırslanmadan nasıl değiştiririm ya da elimdeki imkanlarla nasıl mutlu olabilirim gibi düşüncelere odaklanın.

Rahat olmak önceliğiniz olsun:

Sizi sıkan kıyafetler, eşyalar ve her şeyi bir kenara bırakın. Teninize değmesinden hoşlandığınız rahat kıyafetleri, içine gömüleceğiniz yumuşacık bir kanepeyi ya da sizi bunaltan herhangi bir şeyden uzaklaşma hakkını lüks olarak görmeyin.

Negatiflikten uzaklaşın:

Kavga, gerginlik, yüksek ses hatta siyaset ve din hakkında konuşmak bile hygge ortamının düşmanı. Bu yüzden iyi bir hygge ortamı yaratmak için tüm negatif duyguları kapının dışında bırakın.

Küçük keyifleri atlamayın:

Evi sarmalayan kahve kokusu, nefis bir çikolatalı kek ya da en sevdiğiniz Netflix dizisini izlerken size eşlik edecek bir kase patlamış mısır… Danimarkalılar, bunlar gibi keyiflerin hayat kalitesini zannettiğimizden çok daha fazla etkilediğine inanıyorlar. Bahçe ile uğraşmak, örgü örmek, diy projeler yapmak ya da evi mis kokularla donatan şahane yemekler pişirmek gibi pek çok alternatifiniz mevcut.

Kendinizi güvende hissedin:

Çocukken koltuk minderlerinden inşa ettiğiniz kulübeleri ve bu oyuncak kulübelerin içinde nasıl da güvende hissettiğinizi hatırlayın. Aslında hygge felsefesinin özü de, insana çocukluğundan aşina olduğu bu katıksız güven duygusunu yaşatmak. İster sevdiğiniz bir battaniyenin altına, ister sevgilinizin kolunun altına girin ama her ne şekilde olursa olsun kalbinizin derinliklerindeki o nostaljik sığınak hissini bulmaya gayret edin.

Cookies allow us to offer our https://jabiroo.com/ website and our services more effectively. For more information about cookies, you can visit our Cookie Policy.