Yazan: Güney Mermer
Çocuksuz olanlar için sömestr tatili (eğer öğrenci / öğretmen değillerse) nostaljik bir anıdan fazlası değildir. Ama ebeveyn olunca işler bir anda değişiverir! Çünkü ebeveyn olmak aynı zamanda, çocuğunun okul yaşamı dışındaki zamanlarını da kaliteli ve neşe içinde geçirmesini sağlamaktır.
Sömestr tatili tüm hızıyla devam ederken, iş yoğunluğu vb. nedenlerle hala çocuklarınızı yeni bir şehre götüremediyseniz bu içeriğimiz tam size göre!
İşte çocuğunuza seyahat aşkı aşılamanın ona kazandıracağı ve okul hayatında asla karşılığı olmayan çok kıymetli özellikler:
Çekinmeden soru sormayı öğrenir
Farklı şehirler, farklı coğrafyalar ve her zaman gördüğünden farklı insanlar; hemen hemen her çocuğun zihnindeki “Neden?” diye soran o öğrenmeye aç bölgeyi harekete geçirir. Böylelikle çocuk, gördüğü yeni şeylerin farklılığını sorgulamaya başlar ve kendini sonsuz bir merak döngüsü içinde bulur. Özetle çok seyahat eden çocuklar ebeveynlerine, okulda öğretmenlerine ve hatta yeni tanıştığı insanlara bile kolayca soru sorabilir hale gelirler. Bu durumun bonusu da, aldığı cevaplardan tatmin olmayan akıllı bıdıkların; kitaplara ve arama motorlarına gömülerek araştırmacı kimliklerini ortaya çıkarmasıdır!
Kendisine yaratıcı özellikler katabilir
Çok seyahat eden bir çocuk zamanla, yaşadıklarını başkalarıyla paylaşma dürtüsüne engel olamaz. Yani sık seyahat eden bir çocuğun, gezip gördüğü yerde yaşadıklarını kağıda dökmesi, bir blog tutması ya da fotoğraf / belgesel / sinema gibi görsel sanatlara yönelmesi işten bile değildir.
Zorluklar karşısında sakin ve mantıklı kalmayı öğrenir
Seyahat biz yetişkinler için neyse, çocuklar için de odur. Yani bir seyahat, siz ne kadar iyi planlarsanız planlayın asla pürüzsüz ilerlemez. Dolayısıyla seyahat etmeyi alışkanlık haline getirmiş bir çocuk, başta karşısına çıkan zorluklar nedeniyle demoralize olsa da; zamanla bu olaylara üzülmekten vazgeçer ve rotasını yeni keşiflere çevirmeyi öğrenir.
Deneyimin her şeyden daha değerli olduğunu kavrar
Bir çocuğa aşılanabilecek en kıymetli değerlerden biri hiç kuşkusuz, hayatı para ve sahip olma odaklı yaşamama bilincidir. Fakat ne yazık ki bu bilinç, günümüz eğitim sistemlerinde okullarda aşılanması pek de mümkün olmayan değerlerdir. Bir çocuğa, daha fazla oyuncağa sahip olmaktansa, anlatacak daha çok hikayeye sahip olmanın güzelliğini ancak ona seyahat sevgisi aşılayarak öğretirsiniz. Böylece çocuğunuz, deneyimin parayla satın alınamayacak kadar değerli olduğunu kendi kendine kavramış olur.
Önyargısız bir birey olmaya ilk adımı atar
Bırakın çocukları, pek çok yetişkin bile kendilerine benzemeyen insanları yargılamaya son derece yatkındır. İnsanlar arasındaki etnik, kültürel, dinsel vb. farklılıkların önemsiz olduğunu yıllarca ailede / okullarda öğrensek de, bu bilgiyi içselleştirmek için kendimizden farklı bireylerle doğrudan iletişim kurmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu yüzden seyahat eden çocuklarda, farklılıklara saygı ve kendisine benzemeyen bireylerle kaynaşabilme yeteneği etkileyici şekilde gelişir. Bu yetenek ise o çocukların gelecekte, sınır tanımayan birer “dünya insanı” olmalarının önünü açar.