Yetişkinlerin molaya ihtiyacı var da çocuklarımızın hiç yok mu? Tabi ki var. Yoğun geçen bir eğitim döneminin ardından heyecanla bekledikleri yarıyıl tatili başlamak üzere. 23 Ocak 2017 yılında başlayacak yarıyıl tatili 5 Şubat Pazar günü bitecek, ikinci dönem ise 6 Şubat’ta başlayacak. Onların dünyasını anlamak, ailecek birlikte vakit geçirmek her şeyden daha kıymetli. Hem sizin hem çocuklarınızın güzel vakit geçireceği, gezerken öğrenecekleri, yeni bilgiler edinecekleri seyahat önerilerini derledik. Fazla uzaklaşmayalım diyen ve yurtiçinde kalmak isteyen aileler buyurun bu öneriler sizin için:
Edirne - Eceabat
Osmanlı Dönemi’nde başkentlik yapmış olan Edirne’nin siyasi gücü tarihi, mimari ve kültürel değerlerle donanmış. Kültürel miras olarak son derece zengin olan Edirne'de camilerin, hamamların ve külliyelerin mimarisi, köprülerin ve çarşıların zarafeti gerçekten geçmiş yüzyıllara ışık tutuyor. Hat ve süsleme sanatının bir zamanlar en başarılı şehri olan Edirne'de yine en güzel örnekleri burada görebilirsiniz. Şehrin en eski semti Kaleiçi zamanında Bizanslılara, Cenevizlilere ve Yahudilere ev sahipliği yapmış. Geleneksel evleri hala görmek mümkün. Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” olarak belirttiği Selimiye Camii, Muradiye Camii, Üç Şerefeli Camii, Eski Camii, Beyazıt Külliyesi, Kutsal Büyük Sinagog, Sveti Georgi Bulgar Kilisesi mutlaka görülmeli. Ayrıca, Bedesten, Rüstem Paşa Kervansarayı, Ekmekçizade Kervansarayı, Eski Tren Garı (Güzel Sanarlar Fakültesi) de görülecekler listenizde olmalı. Edirne seyahatinizden sonra rotanızı Çanakkale Boğazı'nda sahil kenarında yer alan Eceabat’a çevirebilirsiniz. Eceabat, civar köyleri, doğal güzellikleri ve son yıllarda artan üzüm bağları yatırımları ile başka bir çehreye bürünüyor. Gelibolu Tarihi Milli Parkı’nda doğayla iç içe olabilir, dilerseniz Çanakkale’ye geçebilirsiniz.
Eskişehir
Türkiye illeri arasında parmakla gösterilen Eskişehir, şehircilik anlayışı, şehir yapılanması, üniversitesi sayesinde etrafta dolaşan ve enerji veren genç nüfusu, kafe ve restoranları, geniş parkları ve müzeleriyle Avrupa’da özendiğimiz şehirlerden farksız. Böyle güzel düzenlenmiş ve kendi halinde yaşamaya devam eden şehir, 7’den 70’e herkese kucak açıyor ve kendini sevdirecek bir güzellik sunuyor. Şehrin en turistik yeri olsa da korunan Türk mimarisi ile her an fotoğraf çekme isteği uyandıran Odunpazarı Bölgesi’ni ilk sıraya ekleyin. Odunpazarı Bölgesi’ne gelmişken Osmanlı Evi’ni, Atlıhan El Sanatları Çarşısı’nı, Kurşunlu Camii ve Külliyesi’ni de mutlaka ziyaret edin. Şehir, müzeleriyle de alkışı hak ediyor. Şehrin en iyi müzesi olarak belirtilen Eti Arkeoloji Müzesi, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi ve Eskişehir Kent Belleği Müzesi ve Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’ne bolca zaman ayırın, acele etmeden gezin. Ülkemizde üretilen ilk ve tek yerli arabası olan Devrim Arabası’nın hikayesi hüzünlü olsa da, başarıya ulaşamasa da Tülomsaş Fabrikası’nın bahçesinde bu özel aracı hala görebilirsiniz. Müzeleri, mimari yapıları dışında Eskişehir’i tam bir Avrupalı yapan ise yeşil alanları ve parkları. Bunlardan en güzeli Sazova Parkı. Sazova Parkı içerisinde Sabancı Uzay Evi, Eti Sualtı Müzesi, Masal Şatosu, Korsan Gemisi gibi birçok farklı alan da yer alıyor. Park içerisindeki kafelerden birinde de oturabilirsiniz. Bir diğer güzel park ise Kent Park, burayı da ihmal etmeyin. Adalar Bölgesi ise, Porsuk Çayı’nın iki yanında gelişen, cıvıl cıvıl bir bölge.
Kapadokya
4 mevsim güzel olan, doğal oluşumları, tarihi, kültürü, mutfağıyla tüm dünyayı etkileyen Kapadokya keşif duygusunu arttıran, merak uyandıran bir dokuya sahip. Görülecek çok yer, tadına bakılacak çok yemek var! Hem çocukların hem de yetişkinlerin algısını hep açık tutacak olan Kapadokya seyahatinizin olmazsa olmazlarını sıralayalım. Bölgenin en turistik ve öğle saatleri itibariyle çok kalabalık olan tarihi yeri Göreme Açık Hava Müzesi. Elmalı Kilise, Aziz Barbara Şapeli, Çarıklı Kilise, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise gibi dini yapıların olduğu tarihi yerlerşim yeri etkileyici. Göreme kadar kalabalık olmasa da aynı etkiyi bırakacak bir diğer yer ise Zelve Açık Hava Müzesi. Peribacaları denince akla ilk gelen Paşabağ Vadisi’nde bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz. Bir diğer doğal güzelliğe sahip yer ise Güvercinlikler Vadisi. Her oluşumu bir şeye benzeteceğiniz Devrent Vadisi de görülecekler listenizde olmalı. Belki de en etkileyicisi savaş sırasında saklanmak için kurulan yeraltı şehirleri. Derinkuyu ve Kaymaklı ise bu yeraltı şehirleri arasında mutlaka ziyaret edilmesi gerekenler! Havanın durumuna göre Ihlara Vadisi’ne gitmeli ve trekking yapmalısınız. Eğer, hava müsait değilse vadinin yanından araçla inerek çay kenarında yemek yiyebilir, doğanın keyfini sürebilirsiniz. En güzel manzaralardan birini göreceğiniz Uçhisar Kalesi’ne gün batımında çıkmalısınız, günbatımı için bir diğer güzel seyir adresi ise Kızılçukur. Eski bir Rum köyü olan Mustafapaşa kiliseleri, Rum evleriyle görülmeye değer. Çömlek deneyimi için Avanos’a gitmeli ve atölyelerde keyifli birkaç saat geçirmelisiniz. Kapadokya’nın olmazsa olmazı ise sıcak hava balon turlarına katılmak. Tüm bölgeyi kuşbakışı seyretmeyi atlamayın.
Kars
2017 yılının yükselen seyahat destinasyonlarında yer alan Kars, aslında geç keşfedilmiş bir güzellik. Uzun yıllar “Doğu’nun Paris’i” olarak tanınmış, değer görmüş şehirde tarihin izlerini mimarisinden kültürüne, sofrasından insan ilişkilerine kadar her noktasında görebilirsiniz. Urartular, Selçuklular, Ermeniler ve Osmanlılar Dönemi’nde her zaman önemli bir merkez olan Kars aslında “kapı” anlamına geliyor. Anadolu’ya geçişin sembolü olan Kars ismi de buradan geliyor. 12. yüzyılda Selçuklular’a bağlı Saltuklular tarafından inşa edilen Kars Kalesi, 18. yüzyılda Kars Çayı’nın üzerine yapılmış üç kemerli bir köprü olan Taş köprü, Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağı, Aleksander Nevsky Katedrali (Fethiye Cami ), Oniki Havariler Kilisesi, Eski Vali Konağı (Cenubi-Garbi Kafkas Hükümeti meclis binası ) Ebu-l Hasan Harakâni Türbesi şehirde mutlaka görülmesi gereken mimari eserler. Şehir merkezine 45 km uzaklıkta olan Ani Harabeleri ise 10. Yüzyıldan itibaren Ermeni hükümdarların başkenti olmuş, büyük izler bırakmış bir tarihi kent. Bugün şehirden geriye kalanlar bile hayranlık uyandırmaya yetiyor. Kars seyahatinizin en eğlenceli ve unutulmaz anısı ise 2.000 rakımlı Çıldır Gölü üzerinde atlı kızak yapmak olacak.
Safranbolu
Safranbolu’nun tarihi, MÖ 3000’li yıllara kadar dayansa da adım adım yükselmesi 15.yüzyılda Osmanlı hükümdarlığına geçmesiyle başlamış. 17. yüzyılda Yunanistan’dan başlayıp Karadeniz’e uzanan bir ticaret yolu üzerinde olmasıyla yaşam ve mimari zenginliği katmerlenen kasaba, tepeler arasında kurulmuş, konaklarıyla hayran bırakan bir karaktere sahip. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine giren bu tarihi kasaba, zengin tüccarların kendilerine yaptırdıkları büyük konaklarıyla büyülüyor. Arnavut kaldırımlı sokakları, ahşap Osmanlı mimarisindeki konakları, zanaatkârlarla dolu hareketli pazar yeriyle sakin ama bir o kadar güzel bir yaşam sunuyor. Tabi, Türk mutfağına özgü lezzetler de Safranbolu'nun sevilmesinin önemli nedenlerinden. Safranbolu'ya gelmişken bir diğer güzel korunan köyü Yörük Köyü ziyaret etmeyi unutmayın.
Kazdağları
Sadece Türkiye'nin değil dünyanın da oksijen bakımından en zengin bölgelerinden biri olan Kazdağları civar köyleri, tarihi yerleri ve doğal yaşamıyla çocuklarınızla ritmi düşük, sakin ve dinlendirici bir tatil geçirmek için en güzel yerlerden biri. Arabayla kolaylıkla ulaşabileceğiniz Kazdağları, yemyeşil ormanlar arasındaki butik otelleri, doğal lezzetleri ve doğallığıyla size sakin bir tatil sunarken çocukların doğayla iç içe zaman geçirebilecekleri aynı zamanda yeni bilgiler öğrenebilecekleri bir tatil imkanı veriyor. Kış sezonu soğuk ve yağışlı geçse de doğasever bir aileyseniz Adatepe, Yeşilyurt, Çamlıbel, Tahtakuşlar, Güre köylerini gezebilirsiniz. Adatepe Köyü’ndeki zeytinyağı müzesini, Güre Köyü’nde Tahtakuşlar Etnografya Müzesi’ni ziyaret edebilir, Sarıkız efsanesi adına dikilen anıtı görebilirsiniz. Ayrıca, Güre köyüne yakın olan termal otellere giderek, kaplıca deneyimi yaşayabilirsiniz.