Cunda'da Küçük Bir 'Mola'

Yunan tarihçi ve antik yazar Heredot'un tarihte ilk kez bahsettiği Cunda Adası'na her gidişimde ruhumun yenilendiğini hissediyorum.

 

MÖ 5. yüzyılda yaşamış Halikarnassos yani Bodrum'da dünyaya gelen olan Yunan tarihçi ve antik yazar Heredot'un tarihte ilk kez bahsettiği Cunda Adası'na her gidişimde ruhumun yenilendiğini hissediyorum. 1924 yılında yapılan Nüfus Mübadeleleri bu adanın kaderini baştan aşağı değiştirmiş. Her sokakta sanki hala eski ev sahipleri yaşıyormuş gibi, Rum komşularıyla hiç vedalaşmamış gibi hayata devam ediyor ada sakinleri.

Onların bıraktığı tüm anıları yaşatmaya and içmiş gibi ne Rum evlerinin güzelliğine el sürülmüş ne de kiliselerine. Yıllarca beraber oturdukları arkadaşlarını hiç unutmamış gibi bir hayat yıllardır akıp gidiyor Cunda’nın Arnavut kaldırımlı taş sokaklarında. Burada en çok sevdiğim şey; duruluk! Hiçbir şey gereğinden fazla süslü, fazla sesli, fazla kalabalık değil. Yerliler yine pencereden pencereye sohbet ederken, hayat kokan masmavi deniz manzarasına karşı Taş Kahve’de amcalar sabah kahvelerini içiyorlar. Balıkçılar taptaze balıkları restoranlara getirirken, pamuk helvacı yine çocukların yüzünü güldürmeyi başarabiliyor. Biraz masalsı, biraz hüzünlü buranın hikayesi.

1

Çam ağaçlarının en çok yakıştığı nam - ı diğer Alibey Adası artık yalnızca yerlilerin değil, doğallığın ve sadeliğin peşinde olan kalabalık şehirlerin yalnız çocuklarınının da evi olmaya başladı. Arka bahçemizde sessizce duran Cunda Adası bugün artık birbirinden keyifli kafeleri, sanat galerileri ve butik otelleriyle ulaşmak istediğimiz saf güzellik.

Dedim ya, her gittiğimde sanki ilk kez geliyormuş gibi heyecanlı, meraklı ve coşkulu oluyorum. Aynı sokaktan 10. kez geçişimde bile yeni bir detay bulabiliyorum Cunda’da.

Cunda’nın deniz kenarında restoranları bir bir geçip, denizin kokusunu içime çekerken, uzakta beyaz modern bir bina dikkatimi çekti. Arnavut kaldırımlı sokağın köşesinde, asaletini kibarca göstermekten kaçınmayan bu binadan içeri girdiğimde, yüksek tavanlı bir giriş, yüzyıllık olduğu belli olan ahşap resepsiyon deskiyle karşılaştım. Hoş ve zevkli bir butik otel diyip, takdir ettikten sonra tekrar yürüyüşüme devam edecektim ki göz ucuyla baktığım bahçeye yöneldi gözlerim. Cunda’nın tarihi evleri ve tarihi atmosferine taze bir yorum katan Mola Cunda, yaşanmışlıkların arasında asla sırıtmayan zarif mimarisiyle beni kendine hayran bıraktı. Sanki tarihi bir adadan ışınlanıp, Avrupa’nın popüler tatil bölgelerinden birine gelmiş gibi hissettim kendimi. Büyük olmayan ve avluyu andıran bahçesinin peyzajı, beyaz şezlongları, keyifli havuzu ve restoranıyla Mola Cunda’nın giriş katı yenilikçi, dinamik ve çok zevkli.

Kendimi buraya ait hissetmemden mi, yoksa otelin dizaynını ve ortamını çok beğenmemden mi emin olamasam da Mola’nın restoranında birkaç saat vakit geçirip kulağımı okşayan güzel müziğin ve kokteylimin tadını çıkardım. Güneş, kızıl renklerine bürünüp tepelerin arasından kaybolurken ben de Cunda yürüyüşüme kaldığım yerden devam ettim.

Mola Cunda Hotel'i görmek, tanımak ve fikir sahibi olmak isteyenler için:

Mola Cunda Hotel

2

Cookies allow us to offer our https://jabiroo.com/ website and our services more effectively. For more information about cookies, you can visit our Cookie Policy.