Nur Başnur
www.limbobynurbasnur.com
Güney Afrika toplumsal açıdan hala insanın çok canını sıkabilecek ayrımcılığın somut olarak yaşandığı bir ülke olmanın yanısıra insana çok farklı keyif ve maceralar da vaaad ediyor.
Çok kısa bir zaman dilimi içinde; hem denize ve deniz altına ilişkin her türlü keyif, spor, merak, macera faaliyetinde bulanabileceğiniz gibi; biraz iç taraflarda balta girmemiş ormanlarda yaban hayatı; 5 büyükleri izleme gözleme şansı bulabilirsiniz. Bu denli zengin ve ulaşılabilir doğa deneyimi fırsatı dünyada pek az yerde yakalanabilir.
Bu zenginliklerden birisi de Cape Town civarındaki Bağlar Bölgesi . Bölgede üretilen şaraplar cidden Güney Afrika’ nın ününe haklı bir değer katıyor. Tabii Bağlar bölgesine giderken yol üstünde Ümit Burnu’na ve insanlığı tekrar sorgulamanızı sağlayacak olan townsipler’e uğramanızı da öneririm. Bu arada townsiplere el kol sallanarak girilmemesi öneriliyor. Biraz tuhaf da olsa buraları gezmek için de tur satın alabilirsiniz.
Stellenbosch , Franschoek ve Paarl ; Bağlar Bölgesi
Güney Afrika Stellenbosch , Franschoek ve Paarl bölgeleri; Napa ve Toscana ile yarışabilecek düzeyde gelişmiş bağ bölgeleri. Bölgede bağcılık Fransız göçmenlerin öncülüğünde başlamış. Bölge sadece şaraplarıyle değil, peynirleriyle de ünlü. 200’ ün üzerinde bağın yer aldığı bölgede, birbirinden çok farklı bağları ziyaret etmek, çok şık tadım tabaklarıyle muazzam güzellikte bir manzaraya dalarak kendinizden geçene kadar şarap tadımı yapmak mümkün. Bölgede yöreye özgü pinotaj şaraplarının yanı sıra neredeyse tüm üzüm çeşitlerinden şarap bulmak mümkün. Ayrıca sadece siyahların ürettikleri şaraplar, kükürt kullanılmadan üretilen organik şaraplar gibi çeşitlemelerle de karşılaşabilirsiniz. Bağların pek çoğunda her keseye gore kalınabilecek bağ evleri, oteller, spa ve konukevleri bulmak zor değil. Özellikle kimi bağlar gurme restoranlarıyla dikkat çekiyor. Tadım için Neil Ellis Wine yemek içinse La Petite Farm ve Holden Manz ı önermeden geçemeyeceğim.
Konaklamak için bu iki restronın 5 yıldızlı otellerinin yanısıra daha mütevazi olan Cape Vue bağ evini keyifle önerebilirim.
Tarkan’ın Franschoek’de ne işi var demeyin ?
Franschoek Holden Manz Otel ve Restaron’ı Güney Afrika güncel sanatının başarılı örneklerinden oluşan ciddi resim kolleksiyonu ve Kuzeyli şefi Bjorn Dıngemans’ın yemekleriyle ünlü. Kendi bağlarından şaraplarla sundukları deniz ürünlü risotto, tatlı soslu ördekle kendimizden geçtiğimiz bir anda, kulaklarım tanıdık bir melodiyle dikildi. Hemen garsona bu şarkıcıyı tanıyıp tanımadıklarını sordum, yanıt ‘’ Tanıyoruz adı Tarkan, otelimizin sahibi çok sever, ıpodunda yüklü ‘’ olunca bir tuhaf oldum valla..-)
Atlas Okyanusu’ndan Hint Okyanusun’a…Ümit Burnu ve Kıyı Boyu
Zaman zaman kilometrelerce uzanan bembeyaz geniş kumsallar , kelp tarlaları, zaman zaman sarp kayalıklar ve yarlar boyunca ilerliyorsunuz okyanus kıyısından. Irili ufaklı balıkçı kasabaları, sevimli marinaları, deniz fenerleri, ormanlıklar , göz alabildiğine çalılıklar, göller, lagoonlar, yumuşak tepecikler ya da sivri kayalıklardan oluşan alçak dağlar; kısacası her an değişen bir opera sahnesi gibi Cape Town okyanus kıyısı. Dolayısıyla bir an bile manzaranın tekdüzeliğinden sıkılma şansınız yok
Bölge büyük ölçüde Masa Dağı Ulusal Parkı sınırları içinde ve koruma altında. Güney Afrika küresel ısınmaya katkısı hayli az olan ülkelerden biri olmasına karşın, korumacılık ve sürdürülebilirlik konusunda sorumlu davranan ülkelerden. Bu bakış açısı pek çok yerde karşınıza çıkıyor. Cape Yarımadası’nın batısında yer alan Boulders kıyıları Afrika Pengueni’nin doğal yaşam alanı. Şimdilerde Güney Afrika’ da yaz başlangıcı olması nedeniyle tüy dökmekte olan çok sayıda penguen kolonisini yakından izlemek mümkün. Daha batıya doğru ilerledikçe Kalk Bay- Muzenburg sahılınde oynaş oynaş fok gruplarını dakikalarca seyredebilirsiniz. Unutmadan Kalk Bay’in Garden Route’un en bohem kasabası olduğunu söylemek isterim. Okyanus kıyısındaki barları, lokantaları, sanat galerileri ve antıkacılarıyla muhakkak zaman geçirilmesi gereken bir balıkçı kasabası. Yaklaşık 150 km batıya gittiğinizde Hermanus balıkçı kasabasına ulaşıyorsunuz ki işte burada sarp yamaçların tepesinde oturup, grup halinde yüzen mavi balinaları kocaman kuyruklarını sulara çarparken, nefes almak için burunlarını yuzeye çıkarmışken ya da sırtlarından su fışkırtırken izlemeniz mümkün. Metrelerce büyüklükteki bu arkaik deniz memelilerini kendi doğal ortamlarında izlemek gerçekten nefes kesici.
Townsip’ler ya da Mandela öncesini düşünmek istemiyorum
Bu doğası güzeL, insanı güzel,yemeği güzel, ülkede güzel olmayan bazı gerçekler de var. Ülkede iki oran var ki akıllara durgunluk veriyor; %25 oranındaki işsizlik ve %20 ler civarındaki HIV taşıvan nüfus….Cape’ te güvenlikten sorumlu o kadar çok sayıda siyah insan gördüm ki, bu uygulamanın bir tür işsizlikle mücadele girişimi olduğunu düşünmekten kendimi alamadım. Siyahlarla beyazlar arasındaki fırsat eşitsizliği hala çok bariz. Gözle görülür bir çatışmaya tanıklık etmediğim halde hala siyahların kaybedenler kulübü üyesi olduğu net olarak görünüyor. Örneğin kentlerin etrafında townsip adı verilen ( bizdeki gecekondu bölgelerine denk gelen ) yerleşimler, turizme konu oluşturabilecek derecede yokluk mahalleleri. Kimi zaman kilometerelercekarelik alanları kapsayan townsipler sadece siyahların yaşadığı ‘’teneke kent’’ ler. Bu konu o derece büyük bir problem haline gelmiş ki, bu bölgelere yönelik pek çok ulusal ve uluslarası sosyal proje yapılmakta.
THY’ye övgü…
Türkiye’ nin uluslarası marka çıkaramaması, üzerinde çok konuşulan bir konudur memlekette. Rahatlıkla söyleyebilirim ki THY Türkiye ‘nin uluslarası anlamda en güçlü ve yegane markasıdır. Dünyanın kaç ülkesine gittiğini bilmiyorum ama İstanbul ‘u hab haline getirecek kadar çok destinasyona uçtuğu ortada. İstanbul’ dan dünyanın 4 köşesine doğrudan uçabiliyor olmanın cidden bir gelişmişlik göstergesi olduğuna inanıyorum. Ayrıca, ikram menülerinin şıklığı ve lezzeti, uçuş kitlerinin modern tasarımları ve koltuk arkalarındaki ekranlarda sunulan,oyun, film ve müzik çeşitliliğine şapka çıkarıyorum. Cape Town’ a uçarken Miriam Makeba dinleyebilmek hoş bir sürprizdi.
Bunları biliyor muydunuz ?
- Bahçe ve balkonlarımızın vazgeçilmezi sardunyanın anavatanının Güney Afrika olduğunu…
- Afrika kıtasının en güneyi olarak bilinen Ümit Burnu’nun aslında en güney nokta olmadığı, en güney noktanın Cape Agulhas olduğunu…
- Cape’ te hatırı sayılır sayıda Türk ve Kürt lokantası olduğunu
- Cape’in en işlek caddesi Long Street üzerinde 1884 yılında Sultan Abdülhamit tarafından yaptırılmış Nur el Hamidiye adında bir camii olduğunu
- Pinotage’ ın; pinot noir ve hermitage üzümlerinin karıştırılmasıyla elde edilen, Güney Afrika’ya has bir üzüm olduğunu
- Pek elegan bir şef lokantasında Tarkan şarkılarıyla karşılaşabileceğinizi
- Yer kürenin, geçmişi 200 milyon yıl önceye ( saçma bir tarih değil mi ?) giden ve dolayısıyla bilinen en eski ağacı Cycad’ın hala özel plantasyonlarda yetiştirilmekte olduğunu
- Okyanus kıyılarını kaplayan Kelp adındaki deniz bitkisinin ( yosun demek mümkün değil siyah renkli plastik boru dokusunda ve görünüşünde değişik bir okyanus bitkisi ) dallarının sahile balinalar geldiğinde ahaliyi haberdar etmek için boru olarak çalındığını…
- Wagner’in ünlü operası Uçan Hollandalı’nın esin kaynağının; Ümit Burnu’nda batan ve sonradan efsaneleşen aynı adlı Hollanda gemisi olduğunu…
- Mama Africa namlı şarkıcı Miriam Makabe’nın apartheid döneminde ülkesinden sürgün yaşamış, dişli bir aktivist olduğunu
- Cape Town ve Johannnesburg’ a haftanın her günü THY ‘nin doğrudan uçuşları olduğunu ve vize uygulaması olmadığını…
- Türkiye ve Güney Afrika’nın yakın boylamlarda olmak nedeniyle saat farkı olmadığını, dolayısıyla yaklaşık 13 saat süren yolculuğun jetlag gibi sevimsiz bir yan etkisinin olmadığını…
- Her bölgenin kendi içinde çok çeşitli günlük turlar bulmak mümkün ama önerim bir araba kiralayarak daha özgürce bu gezileri yapmanız yönünde…tabii sağdan direksiyon uygulamasını bilerek…