1852 yılında, mütevazi bir ailede dünyaya gelen Gaudi, 1878 yılında mimari eğitimini tamamladığı Barcelona'dan derin izler taşıyordu. Sanatsal kişiliğinin gelişmesinde büyük bir etkisi olan Barcelona şehri, Gaudi için bir yaşam pınarıydı ve bugün geriye dönüp baktığımızda bir mimarın yalnızca bir kentin değil bir ülkenin çehresini kendine has dokunuşlarıyla güzelleştirdiğini görüyoruz.
Koyu bir Katolik ve aynı zamanda ateşli bir Katalan Milliyetçisi olan Gaudi, Katalanca konuşmanın yasak olduğu dönemlerde bile çekinmeden Katalanca konuşarak, kurallarla çevrelenen bir hayatı kabul etmediğini kanıtlıyor ve mimari eserlerine de bu tavrını yansıtacağının sinyallerini veriyordu. Fransız toplumunun mimariye ve tarihe olan bakışını etkileyen 19.yüzyılın ünlü mimarı Eugène Viollet-le-Duc ve "süsleme, mimarinin kaynağıdır” diyen İngiliz düşünür John Ruskin’in fikirleri Gaudi'nin sanat anlayışında etkili olmuştur. 19.yüzyılın baskın mimari stillerinden uzakta, kendi tarzını oluşturan Gaudi'nin adeta çok fonksiyonlu bir tasarım çalışması gibi bir küresel bir vizyona sahip olması, eserlerindeki her detayın birbiriyle uyumlu bir bütün halinde gelişmesini sağladı. Gaudi'yi, dönemin diğer mimarlarından ayıran yalnızca kendisini mimari projelerinin tasarımına adaması değil aynı zamanda yarattığı eserlerin aydınlatmalarından ferforje detaylarına kadar tüm tasarım unsurlarına aynı özeni göstermeseydi.
Yalnızca mimaride değil, el sanatları alanında da yenilikçi bir tutum izleyen Gaudi, kırılmış seramik taşlardan özgün ve yaratıcı kombinasyonlar yaratmasıyla da farklılığını artistik dünyada sergiliyordu. Ve bahsettiğimiz bu farklılığı tüm eserlerinde görmek mümkün aslında.
Mallorca Katedrali restorasyonu sırasında, ışığın yoğunluğunu arttırmak için kullandığı kristal vitrayların kalınlığını değiştirerek, bambaşka bir teknik dokunuş kazandırmıştı.
Gaudi'nin dünyaya ve mimariye farklı bir gözle baktığının en güzel kanıtlarından biri de Sagrada Familia Bazilikası aslında. Güçlü bir dini bilgiye sahip olan Gaudi, kendine ait dini düşüncelerini yeni bir dini mimariyi tanımlamak için kullanmıştı. İnanç, Umut ve Merhamet temalarıyla tasarladığı la Sagrada Familia bütünüyle ve tek bölümler halinde incelendiğinde yeryüzü ve cennet arasında bir köprü oluşturduğu anlaşılıyordu.
Art nouveau tarzında yarattığı mimari eserleriyle dikkat çeken Gaudi, bitki figürleri ve girift kıvrımlarıyla eserlerine yeni bir biçim verirken alışılmışın dışında bir yorum da katmaktaydı. Art nouveau akımını Sanayi Devrimi ile birlikte yapaylaşan topluma bir başkaldırı niteliğinde dile getiren Gaudi'nin eserleri aslında birçok farklı etkinin sentezi niteliği taşıyor. Doğaya olan hayranlığı ve tutkusuyla bilinen sanatçının eserlerinde doğanın farklı açıları ve şekilleri baskın bir şekilde fark ediliyor.
8 eseri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Gaudi’yi anlamanın tek yolu, yarattığı eserlerin arasında dolaşmak. Sanatçının hayatında büyük bir etkisi olan Barcelona’nın güzelliklerini ve Antoni Gaudi’nin söylemek istediklerini Casa Mila’da, Parc Guell’de, Sagrada Familia’da bulacaksınız.
Barcelona'da Kalabileceğiniz Oteller
Ofelias Hotel
El Palauet Living
Hotel Omm