Paris'e Gitmek İçin 10 Neden

Gençken arkadaşlarınızla, sevdiğiniz varsa sevgilinizle veya eşinizle, sanata düşkünseniz müzeler için, mutfakla yakından ilgiliyseniz brasserie’ler ve yaratıcı restoranları için, artık çocuklu bir aileyseniz çocuklarınızla kaliteli bir tatil geçirmek için… Kısacası, Paris’e yedinizde de yetmişinizde de dört mevsim gider, sebep de aramak zorunda kalmazsınız. Onlarca neden var Paris’i bize sevdiren ama bunların en başında gelenleri ve olmazsa olmazları hala “Paris’e neden gideyim?” diyenler için paylaşmak istedik.

 

Gençken arkadaşlarınızla, sevdiğiniz varsa sevgilinizle veya eşinizle, sanata düşkünseniz müzeler için, mutfakla yakından ilgiliyseniz brasserie’ler ve yaratıcı restoranları için, artık çocuklu bir aileyseniz çocuklarınızla kaliteli bir tatil geçirmek için… Kısacası, Paris’e yedinizde de yetmişinizde de dört mevsim gider, sebep de aramak zorunda kalmazsınız. Onlarca neden var Paris’i bize sevdiren ama bunların en başında gelenleri ve olmazsa olmazları hala “Paris’e neden gideyim?” diyenler için paylaşmak istedik.

1- Müzeler

Musée d'Orsay

Sanat demek, sanata saygı demek Fransa demek aslında! Ama tabi ki dünyanın dört bir yanında yüzyıllar boyu üretilen eserleri sergileyen Paris, sanatın kalbi olarak ilk sırada! Yunan sanatlarından Rönesans’a, empressiyonist ressamlardan çağdaş sanat eserlerine kadar insan tarihi var olduğu sürece biriken, üretilen bir dünyayı Paris müzelerinde görebilirsiniz. Musée du Louvre, Musée d’Orsay, Musée Rodin bilet alıp, kuyruğa girmeye değecek en önemli müzeler.

2- Notre Dame de Paris Katedrali

Notre Dame de Paris Katedrali

Seine Nehri'nin kıyısındaki küçük bir doğal ada olan Île de la Cité dünyanın en ünlü katedrallerinden birinin de evi. Meryem Ana'ya ithafen inşa edilen Cathédrale Notre Dame de Paris, Gotik mimarinin tüm ihtişamını gözler önüne seriyor. Katedrali görmeden bir Paris seyahati tamamlanmış sayılmaz. Katedralin en iyi açıdan fotoğraflarını çekmek için Seine Nehri'nde tekne turuna çıkabilirsiniz.

3- La Tour Eiffel

La Tour Eiffel

Paris demek La Tour Eiffel demek. Stephen Sauvestre tasarımı olan Gustave Eiffel'in şirketi tarafından yapıldığı için Eiffel Kulesi olarak anılan La Tour Eiffel şehrin en önemli sembolü. 3 farklı kademede seyir terası olan kuleden tüm Paris manzarasını seyretmek mümkün. 1889 yılında tamamlanan eseri sevenler kadar zamanında nefret edenlerin sayısı da az değilmiş! Artık hepimizin bildiği gibi ünlü yazar Guy de Maupassant, her öğle yemeğinde La Tour Eiffel'e gitmesinin sebebini "çünkü burası Paris'te kulenin görünmediği tek yer" olarak açıklamıştır.

4- Parklar

Jardin du Luxembourg

Dümdüz bir şehri daha da güzelleştiren bir görüntü varsa o da yeşilin, doğanın şehrin içinden hiç eksilmemesi. Yüzün üzerinde parkın şehrin dört bir yanına dağıldığını düşünürsek, Paris’in gerçekten zengin bir şehir olduğunu söyleyebiliriz. Tarihi 17.yüzyılda dayanan parkları, dünyaca ünlü ressamlara ilham olmuş parklarıyla şehrin keyfini Jardin des Tuileries, Jardin du Luxembourg, Jardin des Plantes, Promenade Plantée’de dolaşarak çıkarabilirsiniz.

5- La Durée’de Macaron

La Durée

Tatlı sevmeyen bir insana bile tatlı yedirtmeyi başaran macaronlar için vazgeçilmez bir adres La Durée. Çeşit çeşit macaronların tazeliğini, akışkanlığını ve lezzetini anlatsak da yeterli etkiyi bırakamayız. Bir müze çıkışında ya da yemekten önce, veya sadece yolda yürüyüş yaparken La Durée'ye uğrayıp macaron yemeden ve macaron fotoğrafını Instagram'da paylaşmadan hayat eksik kalır!

6- Piknik

Fransızlar için yaşamayı en iyi bilen millet demek istiyorum! Tarihlerine, doğalarına, kültürlerine hem çok saygılılar hem de bu güzelliklerin keyfini doyasıya çıkarıyorlar. Havalar güzelse eğer, çoğu Parisliyi piknik sepetiyle çimlerde, bahçelerde görebilirsiniz. La Tour Eiffel'in altındaki çimenlik alanda ya da Seine nehrine bakan yamaçlara yayılıp sandviçinizin ve leziz şarabınızın tadını çıkarın. Çimlere uzanıp, güneşlenin!

7- Saint-Germain-des-Prés

Saint-Germain-des-Pres

Paris'in en özgün semtlerinden biri olan Saint-Germain-des-Prés şimdilerde turistlerin de yoğun olarak ilgi gösterdiği bir adres olsa da Parislilerin buradan ayrılmaya hiç niyetleri yok! Paris'in bohem ruhunu, farklı ve özgür havasını Saint-Germain sokaklarında dolaşarak yaşayın, sevimli kafelerinde bir kadeh blush için, vintage dükkanlarını tek tek keşfedin.

8- Tema Parklar

Parc d'Astérix

Paris sadece aşıkların, alışveriş meraklılarının ya da sanat-tarih sevdalısı şehirlilerin kenti değil elbette. Paris’in en cazip yanlarından biri de çocuklar için de hem şehir içinde hem de şehrin biraz dışarısında birbirinden çekici alternatifler sunuyor olması. İşte, bu alternatifler arasında iki tanesi var ki yalnızca çocuklar için değil çocuk ruhunu kaybetmeyen yetişkinler için de bir macera dünyası. Disneyland ve Parc d’Asterix. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan günün sonuna geldiğinizde ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.

9- Pont Alexandre III

Pont Alexandre III

Seine Nehri üzerinde birbirinden güzel köprüler, nehrin iki yakasına kurulan şehri birbirine bağlıyor. Bu köprüler arasında yer alan Pont Alexandre III, 1900 yılında inşa edilmiş adeta bir sanat eseri. Tek kemerli olan köprü Champs-Élysées ve Invalides bölgelerini birbirine bağlıyor. Köprünün iki girişinde de dört kaide üzerine yerleştirilen heykeller etkileyici. Yol boyunca yer alan süslemeler de kesinlikle ayrı bir hava katıyor.

10- Château de Versailles

Versailles

Yapımına 1661 yılında başlanan Versailles Sarayı, ihtişamın, görkemin, zenginliğin ve sanatın en başarılı örneklerinden biri. Şatonun dış mimarisinden iç dekorasyonundaki her bir çizgiye kadar kusursuzluk ve özen gören herkesi büyülüyor. Fransız Barok Dönemi’nin sonu ve klasik üslubun başlangıcı olarak kabul edilen Versailles Sarayı, Fransız tarihini özetleyen mimari eserlerden bir tanesi.

Cookies allow us to offer our https://jabiroo.com/ website and our services more effectively. For more information about cookies, you can visit our Cookie Policy.