Eğer valizi daima kapıda duran bir gezginseniz ya da iş nedeniyle kuş misali hop orada hop buradaysanız, havalimanları çoktan ikinci eviniz olmuş demektir. İşte ikinci evinizde peşinizi bir türlü bırakmayan klişelerden küçük bir demet:
Bağlantılı uçuş dramı
Sırf yolculuk maliyetinden biraz tasarruf etmek için saçma sapan saatlerde havalimanında beklemeye neden olacak bir bağlantılı uçuşa bilet almayanımız yoktur herhalde? Sabahın 4’ünde indiğiniz havalimanında uykusuz, yorgun ve hiçbir şey yapamayacak haldeyken zaman öldürmeye çalışmak dram değil de nedir? Evet emin olun, sizi anlıyoruz ve acınızı paylaşıyoruz!
Zamanlama sorunsalı
Özellikle Cuma akşamları, bayram ve tatil dönemlerinde uzayan check-in kuyrukları gözünüzde canlandıkça, havalimanına daha erken varmak için elinizden geleni yaparsınız. Ama ne hikmetse böyle günlerde kendinizi 5 dakika içinde güvenlik kontrolünü geçmiş şekilde bulursunuz. Artık o 2 saati nasıl öldüreceğinizi düşünmek de size kalır :)
Uçağa binmeden her işi halletme çabası
Tabii ki bu işlerin başında her daim tuvalet gelir! Ama yanınızda kabin bagajınız veya yanınızda taşımak zorunda olduğunuz laptop çantası / takım elbise gibi eşyalarınız varsa, bu iş tam olarak ip cambazlığına dönüşüverir.
Aç kalmakla bütçeyi talan etmek arasında gidip gelinen anlar
Havalimanlarında sağlıklı ve lezzetli bir şeyler yemek gerçekten pahalıdır. Bu durumda, ya nispeten daha uygun fiyatlı fast-food seçeneklerine ya da parayı kıyıp düzgün bir restorana yönelirsiniz. Tabii üçüncü seçeneğin bu noktada yaratacağı kararsızlığı da atlamamak gerekir: Yaklaşık 1 saat sonra uçakta servis edilecek ücretsiz yemek paketleri!
Asla dolmayan şarjlar, şarjlarımız…
Havalimanında oturuyorsunuz, şarjınız ve uçağınızın kalkmasına 40 dakika kadar var. Muhtemelen o an sizi en mutlu edecek şeylerden biri, boşta bir priz bulmaktır. Bu priz genelde mucizevi şekilde karşımıza çıkıverir ama maalesef yüksek olasılıkla çalışmaz ve hevesinizi feci şekilde kursağınızda bırakır.