Ufukta bir Avrupa seyahati görününce, ister istemez tarih, kültür ve mimari gibi beklentiler de tavan yapıyor. Orta Çağ’ın gizemlerini ve Rönesans’ın ışıl ışıl havasını bir arada bulabileceğiniz Avrupa şatoları ise tüm bu beklentileri tek seferde karşılayan birer gezgin mabedi olarak dikkat çekiyor.
İşte Avrupa seyahatlerinize mutlaka eklemeniz gereken birbirinden farklı karakterde 10 şato...
1. Sanki bir yerlerden tanıdık geliyor!: Neuschwanstein Şatosu
Nereden tanıdık geldiğini hemen söyleyelim: Disney’in logosundan! Almanya’nın en otantik bölgesi Bavyera’daki Hohenschwangau kasabası yakınlarında bulunan bu büyülü şato, masalsı havasıyla Disney logosunun çizimine de ilham vermiş büyüleyici bir şato.
2. Korku hikâyelerinin değişmez adresi: Edinburgh Şatosu
Edinburgh Şatosu için gotik mimarinin zirvesi desek çok da abartmış sayılmayız. Mimarisinin yanı sıra yıllar içinde konu olduğu korkutucu hikayelerle de efsaneleşen bu gri, soğuk ve kasvetli şato İskoçya’nın Edinburgh kentinde şehri tepeden gören bir kaya kütlesinin üzerinde bulunuyor.
3. Kraliçenin detoks sığınağı: Ashford Şatosu
Bundan 700 yıl önce İrlanda’nın en büyük ikinci kenti Cork’ta önce manastır olarak inşa edilen ancak yıllar içinde İngiltere kraliçesinin ruhsal detoks sığınağı haline gelen Ashford Şatosu, bugünlerde özel davetler ve aristokrat düğünleri için kullanılıyor.
4. Gotik ve gizemli: Peleş Şatosu
Romanya’dan dünyaya yayılan Kont Drakula efsanesinin doğum yeri olduğuna inanılan Transilvanya’da bulunan Peleş Şatosu bu merak uyandıran efsanenin de etkisiyle sürekli ziyaret ediliyor. 1875 yılından beri olağanca heybeti ile ayakta duran bu gizemli şatonun duvarlarını ise orijinal Gustav Klimt eserleri süslüyor.
5. Orta Avrupa mimarisinin göz bebeği: Vajdahunyad Şatosu
Tuna Nehri’nin kıyısında bir mücevher gibi uzanan Budapeşte’nin kendine has mimarisini ne kadar anlatsak az. Ancak bu güzel şehirde, yine nehrin kıyısında yeşillikler içinden yükselen bir şato var ki mimari stili ile pek çok Avrupa şatosundan bir bakışta ayrılıyor. 1908 yılında inşa edilen Vajdahunyad Şatosu özellikle girişindeki büyük aslan heykelleri ile dikkat çekiyor.
6. Romantik Yol’un benzersiz durağı: Heidelberg Şatosu
Almanya’daki meşhur romantik yol rotası üzerinde bulunan muhteşem kent Heidelberg’de en az şehrin kendisi kadar güzel bir de şato bulunuyor. Gotik ve Rönesans mimarisi etkileri taşıyan Heidelberg Şatosu mimarisi kadar birçok önemli devlet adamına mesken olmasıyla da ünlü.
7. Minik bir masal ülkesinin tepesinde: Mont Saint-Michel Şatosu
Fransa’daki Normandiya ve Bretagne bölgeleri arasında yer alan Mont Saint-Michel’in zirvesinde bulunan bu çok özel şato sadece görünümü ile değil 44 kişinin yaşadığı izole bir ada komününün tepesinde konuşlanmasıyla da benzerlerinden ayrılıyor. Umberto Eco’nun efsanevi romanı Gülün Adı’nın sinema uyarlamasının da çekildiği bu minik adanın mücevheri gibi duran şato, özellikle geceleri devreye giren ışıklandırması ile fotoğraf meraklılarını da kendisine çekiyor.
8. Kemer köprülerden ilhamla: Chenonceau Şatosu
Loire Vadisi’ni ikiye bölen Cher Nehri üzerinde yer alan bu güzel şato kemer köprü formundaki mimarisi ile diğer Kıta Avrupası şatolarından oldukça farklı bir atmosfere sahip. Tarihi 13. yy’a dayanan bu güzel şato Paris, Nantes ve Lyon kentlerine eşit mesafede bulunuyor.
9. Alplerdeki ‘kartal yuvası’ : Hohenwerfen Şatosu
Avusturya Alpleri’nin sarp tepelerinden birinde bulunan bu her şeye hakim şato, 11. yüzyıl sonlarında askeri amaçlarla inşa edilse de, takip eden yıllarda malikane ve han olarak kullanılmış şahane manzaralı bir yapı.
10. Sanki şekerden yapılmış!: Pena Sarayı
Portekiz’in başkenti Lizbon’un yanı başındaki şehir Sintra’da bulunan Pena Sarayı Avrupa’nın genelinde gotik, koyu renkli ve birazcık da kasvetli şatolardan ilk bakışta ayrılıyor. Iber Yarımadası’na ait mimari unsurları bünyesinde barındıran bu rengarenk şato Sintra’yı tepeden görüyor ve içinde bulunduğu koruda yüzlerce farklı bitki yetişiyor.