Bir dönemin kült filmi Fight Club’ın o mottoya dönüşen repliğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz değil mi?: “Sahibi olduğun her şey, gün gelir sana sahip olur” İşte bu iddialı film repliği, o dönemin dünyasında çok uygulanabilir gelmese de, şimdilerde yaşamın özü sahip olmak değil, deneyimlemek olarak tanımlanıyor.
Peki siz gözünüzle şöyle bir taradığınız, PDF formatındaki kredi kartı ekstrenizin detaylarına en son ne zaman baktınız? Sadece iktisadi planlama yapmaya değil, kendinizi eğilimleriniz ve hayat görüşü üzerinden değerlendirmeye de yarayan bu harcama dökümlerinize detaylıca bakmanızı öneriyoruz. Neden mi? Çünkü eğer, emeğinizle kazandığınız parayı, “daha çok yaşamak” yerine “daha çok sahip olmak” için kullanıyorsanız bir yerlerde yanlış yapıyorsunuz demektir. Bunu sadece biz değil, birçok akademik çalışma da söylüyor:
Colorado University’den Leaf Van Boven ve Cornell University’den Thomas Gilovich’in, 2003 yılında başlayıp tam 12 yıl boyunca ortak yürüttükleri bir araştırmaya göre, insanlar daha çok sahip olmak yerine daha çok deneyim yaşadıkları takdirde, mutluluk ve tatmin oranlarında ciddi bir artış gözlemleniyor. Özetle bu araştırma bizlere “Mutlu olmak için son model bir BMW ya da Apple’ın en yeni ürününü almayı beklemeyin. Çünkü mutluluk, algılarınızın sınırlarına dahil olan yeni deneyimlerde gizli” diyor.
Sahip olma kısır döngüsü
Pek çoklarına göre, mutlak mutluluğa erişmenin anahtarı, normal şartlarda hayalini bile kuramayacağımız büyük bir paraya kavuşmaktır. Yani her sene umutla beklenen yılbaşı çekilişlerinin ve loto oyunlarının bu kadar rağbet görmesi tam da bu sebebe dayanır. Peki aslında “Büyük bir malikane, lüks arabalar, mücevherler, şık bir tekne, hatta bir özel uçak alacağım” hayallerinin gerçeğe döndüğünde mutluluk garantisi vermediğini söylesek?
İşte bu duruma “Easterlin Çelişkisi” deniyor. İktisat profesörü Richard Easterlin’in ortaya attığı bu teoriye göre: “Yüksek gelir, mutlulukla pozitif bir korelasyon içinde olsa da; uzun dönemde gelir artışı mutluluk artışına yol açmaz.” Bu paradoksu kanıtlayan pek çok anket ve araştırma mevcut. Ayrıca psikologlara göre, satın alınan materyal ve malların getirdiği ağır sorumluluklar ve bu varlığı koruma dürtüsü kişiyi anksiyete eğilimli bir ruh haline sokuyor.
Daha çok satın alma, daha çok yaşa!
Yazımızın başında söz ettiğimiz araştırmaya dönecek olursak, 2003 – 2015 yılları arasında 25 – 35 yaşlarında olan kesimin tüketim alışkanlıkları ile şimdiki Y kuşağının tüketim alışkanlıkları arasında oldukça keskin farklar var. Dönemin dünyasında daha çok alışveriş yapmak, daha pahalı restoranlara gitmek ve gayrimenkul yatırımları yapmak popülerken günümüzde bu alışkanlıklar yerini, daha çok seyahat etmeye ve ilginç hobi & alışkanlıklar edinmeye bıraktı.
Örneğin artık minimum bütçeyle maksimum yer görmeye imkan sağlayan seyahat planları Y kuşağının olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Ya da doğum günü / özel günlerde pahalı materyaller armağan etmenin devrinin çoktan geçtiğini söyleyebiliriz. Bunun yerine Y kuşağına mensup gençleri, sevdiklerine workshop, sergi ve konser davetiyeleri ve hatta uçak biletleri armağan etmeyi tercih ediyorlar. Çünkü “anı yaşamak” ile ilgili bilinçlenen yeni dünyanın gençleri, bunun daha çok satın almakla değil, daha çok tecrübe etmekle mümkün olabileceğinin farkındalar.
Peki daha sade ama daha dolu ve mutlu bir yaşam için neler yapmak gerekir?
- Tasarım ev eşyalarına binlerce Lira vermek yerine, bu eşyaların günün birinde eskiyeceğini aklınızdan çıkarmayın ve tasarruf edin. Daha az eşyaya sahip olmak size paha biçilmez bir özgürlük hissi aşılayacaktır. (Ettiğiniz tasarrufu dünyayı gezmek için harcamaksa işin en tatlı kısmı olabilir!)
- Giysi, ayakkabı, aksesuar, kozmetik vb… Bu tip eşyalarınızı gözden geçirin ve gerçekten sık kullandıklarınız dışında kalanları ayırıp 2. El eşya satışı yapmaya imkan tanıyan internet sitelerinde satın. Kim bilir belki buradan elde edeceğiniz geliri yeni edineceğiniz hobinizi geliştirmek için kullanabilirsiniz!
- Teknoloji ve otomobil alışverişi konusunda ölçüsüz davranmayın. Çünkü satın alacağınız otomobilin temel amacının sizi gezdirmek; alacağınız bilgisayar / tabletin temel amacının size yeni dünyaların kapılarını açıp sizi eğlendirmek olduğunu unutmayın. Bu tip materyallere gereğinden fazla para harcadığınızda, bunların keyfini sürmek yerine boyunuzu aşan fatura ve taksitlerle uğraşmak zorunda kalırsınız.
- Sadece bir defa ya da dönemsel olarak kullanacağınız eşyaları satın alıp sonra bir köşeye atmak yerine, bu eşyaları ödünç almayı / kiralamayı düşünün. “Paylaşım ekonomisi” işte bu tam da bu yüzden var!