Muhteşem Bir Macbeth Uyarlaması: Sleep No More

"Ben artık, Macbeth’in hayaletlerinden biriyim ve şu andan itibaren oyuncular dahil KONUŞMAK YASAK! Hikâyeyi tamamlamak için tüm duyularımın açık olması, oyuncuları ve sahneleri takip etmem şart."

 

Sırada beklerken başıma geleceklerden az çok haberdarım. Sahnelenmeye başladığı günden itibaren hakkında yazılardan biraz fikir sahibi olduğum Sleep No More deneyimi için benim yazdıklarım da yeterli olmayacak. Bunu, tüm eşyalarımı vestiyere teslim edip, maskemi takıp elimdeki iskambil kartına göre oyuna katıldığımda anlıyorum. Ben artık, Macbeth’in hayaletlerinden biriyim ve şu andan itibaren oyuncular dahil KONUŞMAK YASAK! Hikâyeyi tamamlamak için tüm duyularımın açık olması, oyuncuları ve sahneleri takip etmem şart. Beş katlı binanın içerisinde kendimi katlar arasında merdivenleri üçer üçer çıkıp, atlet edasıyla bir hızla inerken buluyorum. Bir sahnede oyuncuyla burun buruna gelip, nefesimi tutuyorum ve bir anda kendimi bir sonraki sahnenin tam ortasında, yine ölümle sonuçlanacak tutkulu bir dansın ortasında buluyorum. İlk dakikalarda “Ne oluyor? Şimdi nereye gitti bu adam? Kadın neden kan revan içinde?” sorularıyla şaşkınlık yaşasam da kısa sürede içine çekildiğim bu gizemli oyuna adapte oluyorum. Hayalet görevini büyük bir ciddiyetle üstlenip, bir dedektif havasında her hareketi, her mimiği dikkatle inceliyorum, nefes alış verişlerini bile… Odadaki sahnenin bitişinin yakın olduğunu hissedip, deyim yerindeyse oyuncunun kuyruğuna takılıp en önden gitmenin hırsı içindeyim, çünkü bu hikâyeyi tamamlamam şart! Kalabalık içinde aslında tek başına olduğunuz bu unutulmaz deneyimi çözmek için aslında oyuna birkaç kere daha gitmek gerektiğini oyun bittiğinde anlıyorum. Oyunun bittiğini de inanın hemen anlamadım. Kendimi bu dünyaya öyle bir kaptırmışım ki, başlangıç noktası olan kabare alanına geldiğimde hala takip edilecek bir oyuncu arıyordum.

Sleep No More

Hayatta ölmeden önce yaşamanız gereken deneyimler arasına bir tiyatro oyununu koymak, size göre çılgınca gelebilir. Sleep No More ( Artık Uyku Yok) oyununu deneyimlediğinizde tüm fikirleriniz ve algılarınız değişecek, bana güvenin. İngiliz kökenli Punchdrunk Tiyatro Grubu, 21.yüzyılda yepyeni bir anlayışla bizi tanıştırıyor. Yer ve zaman anlayışını, sahne tasarımını, oyuncu-seyirci ilişkisini yeniden yorumlayan Punchdrunk oyunları için eski ve terkedilmiş mekânları tercih ederek sil baştan yaratan grup bambaşka bir deneyimin peşine sizi de sürüklüyor. Tiyatroda, biz izleyicilerin sahneyi gördüğü düşsel "duvar" olan dördüncü duvarı Sleep No More ile birlikte yıkıyorsunuz.

Sleep No More

Peki, Felix Barrett ve Maxine Doyle tarafından yönetilen, Mr. Barrett, Livi Vaughan and Beatrice Minns tarafından tasarlanan Sleep No More ne anlatıyor? Hepimizin birkaç kelime de olsa hakkında bir bilgiye sahip olduğumuz William Shakespeare'in dünyaca ünlü tragedyası Macbeth yepyeni ve sıra dışı bir uyarlamayla karşımızda. Macbeth'in asıl hikâyesi 16.yüzyılın sonlarında üç cadının General Macbeth’e bir gün İskoçya Kralı olacağı kehanetinde bulunmasıyla başlar. Kehanetin baştan çıkarıcı gücü ve karısı Lady Macbeth'in çevirdiği entrikaların sonucunda adeta cinayet işlemeden duramaz bir hale gelen general kehaneti gerçekleştirse de işlediği cinayetler, hem onu hem de karısını kibir, delilik ve ölüm kaosuna sürükler. Sleep No More ise 16.yüzyıldan 1930'lu yıllar Amerika'sına uyarlayarak İskoçya'yı McKittrick Oteli'ne, generali otelde yaşamakta olan bir milyonere çeviriyor. Öldürülenlerin hayaletleri ise tabi ki "biz seyirciler" oluyor. Sizi, oyunculardan ayıran Venedik maskeniz oyun bitene kadar yüzünüzde kalmak zorunda.

Sleep No More

1930'lu yıllarda inşa edilen bir binayken Sleep No More'un New York'taki evine dönüşen The McKittrick Hotel'de gerçek bir oteli beklemeyin tabi ki! İzleyiciyi oyuna bağlamak için en küçük ayrıntısına kadar büyük bir özenle dekore edilen bu 5 katlı tiyatro salonu birbirine bağlanan odalardan oluşuyor. Korkmayın, hem oyuncular hem de siyah maskeli görevliler siz farkına bile varmadan sizi kolayca yönlendirmeyi başarıyorlar. Hitchcock filmlerini seyrettiyseniz, mekânın dekorunda bu sahnelerden esinlendiğini rahatlıkla fark ediyorsunuz. Sizi ürküten, gizemli ve hatta korkutucu bir ambiyansın yansıtıldığı dekor gölgesinde bir sahnede içi doldurulmuş bir kuşu eline alan oyuncudan diğer sahnede kullanılan bufalo kafalarını görmek mümkün.

Sleep No More

Size de bir dedektif havasına bürünüp, oyuncuları takip ederek, olayı çözmeye çalışmak kalıyor. Bu takip işi de aslında esnek tutulmuş. Siz oyundaki temaya, oyuncuya ve hikâyeye göre karar vererek diğer adımları takip ediyorsunuz. Özgürlük bu oyunda elinizde tuttuğunuz en büyük lüks. Bir oyuncuyu takip etme telaşına kapıldığınızda içinizdeki heyecana kendiniz bile inanamayacaksınız. Neredeyse tüm sahnelerde ölüm her karakter için kaçınılmaz bir son. Bunca cinayete şahit olduktan sonra takip ettiğiniz oyuncu - siz farkında olmasanız da - son sahne için sizi hızla sürükleyip - benim oyuna ilk başladığım- balo salonuna getiriyor. Oyunun daha ilk dakikalarında izlediğim zengin sofradaki tüm karakterler yerini almıştı, "başa döndüm, ben bunu izlemiştim" dememe kalmadan Macbeth masanın üzerine çıktı ve gökten sarkan ilmik boynuna asıldı. Macbeth’in havada sallanan cansız bedenini salonda bırakıp, oyunun en başına 1930’lu yılların şık kabare salonuna geri döndüğünüzde, bu rüyadan uyanmak biraz zamanınızı alıyor. Evet, bu akşam benim için Artık Uyku Yok!

New York Seyahat Tasarımı için tıklayın!

Cookies allow us to offer our https://jabiroo.com/ website and our services more effectively. For more information about cookies, you can visit our Cookie Policy.