Tasarımlarını giyerken kendimizi çok özel hissettiğimiz moda tasarımcılarının tasarladığı yataklarda yatıp, özenle tasarlanmış odalarda keyif yapmak seyahatlerimizi çok daha özel kılabilir. Son yıllarda modacılar tasarımlarını otel odalarına da taşıdılar. Seyahat ve stili birleştiren bu akım pek çoğumuzun vazgeçilmez seyahat alışkanlıkları arasına girdi bile. İşte sizin için seçtiğimiz ünlü modacıların tasarım otelleri…
- Hotel Lungarno – Floransa
Öncelikle Hotel Lungarno’nun Arno Nehri ve Ponte Vecchio Köprüsü’ne bakan konumu ile büyüleyici manzaralar sunduğunu söyleyelim. Ünlü moda tasarımcısı Salvatore Ferragamo tarafından kurulan otel mimar Michele Bönan tarafından dekore edilmiş. Modacıların otel işine girmesini başlatan bir aile Ferragamo. Modern ve klasik atmosferi birleştiren dekorasyonunda orijinal tablolar ve antika parçalar göze çarpıyor. Floransa’daki bu lüks otel, Picasso ve Cocteau gibi 900′lerden kalma değerli sanat bir sanat koleksiyonu, gurme restoranı Borgo San Jacopo’da birinci sınıf Toskana ve İtalya lezzetlerini sunuyor. Floransa'nın en güzel eserlerine ev sahipliği yapan Uffizi Galerisi, en popüler mağazaları ile alışveriş merkezi yürüyüş mesafesinde. Hotel Lungarno'daki şık havada otel sahiplerinin Ponte Vecchio Köprüsü’ne bakan barında çikolata, şampanya ya da bir fincan kahve keyfi yapmayı unutmayın.
- Armani Hotel - Milano
Via Manzoni’de konumlanan Armani Hotel’in minimalist tarzı otelin girişinden odalarına kadar her köşesinde hissediliyor. Odalarındaki siyah, beyaz ve ahşabın muhteşem uyumu Armani hayat stilini, şıklığı ve konforu yansıtıyor. Milano’nun en iyi otel adreslerinden biri olan otel, en üst katındaki spa bölümü ile Milanoluların vazgeçilmezleri arasında. Sade ve güçlü bir dış görünüme sahip olan binanın içinde Giorgio Armani tarafından yaratılan armoni ve gizlilik ortamında misafirlerin ihtiyaçlarının karşılanması konusunda özel bir özen gösteriliyor. Tasarımcı Armani, Armani Hotel ile ilgili çalışmasını, "Bütün gücümle, büyük bir hassasiyetle oluşturulmuş tam bir konfor ortamına kendi estetik vizyonumu yansıtmaya odaklandım" şeklinde açıklıyor.
- Hotel du Petit Moulin - Paris
Paris'in Marais semtinde yer alan Hotel du Petit Moulin, tamamıyla Christian Lacroix tarafından dekore edilmiş butik bir otel. Lacroix'nin çocukluk hayali olan Hotel du Petit Moulin 7.yy’a ait bir fırın fırın binasının otele dönüştürülmesiyle oluşmuş. Lacroix’un kıyafetlerinde kullandığı renk ve desenlerle dekore edilen 17 odası da lüks ve sanatın bir arada olduğu bir karnaval adeta. Her bir odasının Le Marais semtine giden farklı birer yolu simgelediği otel Parisli gibi hissetmek için oldukça ideal!
- Hotel Le Bellechasse - Paris
Paris’te şehrin ünlü simgelerinden Orsay Müzesi’ne yakın konumda olan Hotel Bellechasse, seyahat ve moda tutkunlarını aynı çatı altında buluşturan oldukça hip bir otel. Ünlü Fransız moda tasarımcısı Christian Lacroix tarafından giydirilen otel, “haute couture” dekorasyonuyla dikkat çekiyor. Lacroix hangi odada kalsam diye kararsızlığa düşeceğiniz otelin odalarını “çağdaş, rustik, anglo-saxon, neo-fütüristik, İskandinav, oryantal” gibi 7 farklı temada tasarlamış. Odların duvarları âdete bir tablo gibi işlenmiş. Ünlü tasarımcının Hotel Bellechasse’ı dekore ederken; otelin çok sayıdaki sanat galerisi, müze, sinema, tiyatro, kitabevi, kafe, restoran ve butikle dolu kozmopolit çevresini yansıtmasına da özen göstermiş. Modernizm ve geleneksellik arasında mükemmel dengenin sağlandığı bir otel ortaya çıkmış.
- Hotel Maison Moschino - Milano
1840 yılında bir tren garı olarak hayatına Milano’da başlayan Hotel Maison Moschino, Moschino’nun sürreal dokunuşları şeker kıvamında bir otele dönüşmüş. Pamuk şeker kıvamındaki lobisi ve bulutları andıran ışıkları sizi bir masal dünyasının ortasına bırakıveriyor. Diğer tasarım oteller gibi burada da tüm odaların farklı konseptte tasarlandığını görüyoruz. Yatağın içinden çıkan kurtla Kırmızı Başlıklı Kız’ı, gül yaprakları sayesinde American Beauty’i yaşamak mümkün. “Alice’s Room”,“The Petal Room”, “Red Riding Hood”, “The Forest” gibi odalar doğaseverler, moda severler ve film severleri hayli şaşırtacak detaylarla dolu. Otelin tasarımı için boşuna “tılsımlı bir peri masalının içinde evinde hissetmek” dememişler.
- Tortuga Bay Hotel - Dominik Cumhuriyeti
Elagan şıklığı yeniden tanımlayan Oscar de la Renta'nın elinin değdiği Puntacana Resort & Spa at Tortuga Bay. Her şovda olay yaratan gece elbiseleriyle hatırladığımız ünlü couture tasarımcısı, ‘tropik-şık’ diye tanımlanabilecek villalarını Dominik sahillerinden esinlenerek kum ve güneş sarısı tonlarında tasarlamış. Oteldeki Six Senses Spa ve golf sahasından sıkıldınız mı? O zaman sizi golf arabalarıyla otel içindeki 93 metrekarelik Oscar de la Renta butiğine alalım! Oscar de la Renta’nın dizayn ettiği 13 villadaki 30 suit odada sakin bir hava fark ediliyor. Gözlerinizi, ruhunuzu ve bedeninizi dinlendirmek için müthiş bir seçenek.
- La Maison Champs-Elysées - Paris
8 rue Goujon`daki 19. Yüzyıldan kalma Maison des Centraliens binasında yer alan La Maison Champs- Elysées oteli Martin Margiela ile yeni bir soluk kazandı. Champs Elysées Caddesi ile Sen Nehri arasında yer alan bu otelde eğer ilginç bir deneyim yaşamak istiyorsanız mutlaka otelin ünlü Curiosity Case süitini tutun. Oda 19. yüzyıl ile modern tasarımların birleştiği, koyu renkli dolaplar ve dev kayalarla dekore edilmiş, dev mantar heykelleri ve şarap şişelerinde yapılmış lambalarla süslenmiş. Otelin restoranının en az otel kadar iddialı oluğunu da hatırlatalım.
- Round Hill Hotel - Jamaika
Jamaika’nın cennet koylarından Montego Bay'deki Round Hill Hotel, Ralph Lauren’nın mucize dokunuşlarından nasibini almış. Lauren, 60 yıllık otelin ruhunu bozmadan, Pineapple House binasının 36 odası ile kokteyl lounge bölümünü dekore etmiş. Kendisinin de ortalama 20 yıldır tatillerini geçirdiği ve ortaklarından biri olduğu bu otelin odalarının 6 Milyon tutan bir renovasyon geçirmesinden sonra otel tam bir Ralph Lauren mekanı olmuş. Beyaz renklerin hakim olduğu otelin odaları adeta bir New York'lunun Hamptons'taki yazlığı gibi. Ralph Lauren denilince akla gelen rafine, sade ve şık hal tüm otele yansımış. Ahşap kullanımı çok yerinde ve dozunda olmuş. Ne bir dağ evi kadar çok ne de beton yığınının soğukluğuna sebep olacak kadar az.